DieGazete.de
Avrupa Türk Gazeteciler Birliği ATGB’nin Berlinli üyelerinin klasikleşen aylık toplantısında yeniden birlikteyiz vurgusu yapıldı. Türk Alman İşverenler Birliği TDU’da yaz tatilinin ardından gerçekleşen ilk toplantının en renkli yanı medyanın canlı tanıkları bölümü oldu. Medya.Berlin ve Ekşi Haber’in kurucusu ve sahibi Mustafa Ekşi Almanya’ya nasıl geldiği, nasıl gazeteciliğe başladığı ve habercilik ile ilgili anılarını meslektaşlarıyla paylaştı.
Aynı anda göçün 60. yılı ile ilgili başka bir etkinliğin olması ve bazı üyelerin yurt dışında olması nedeniyle yeterli katılımın olmadığı toplantının açılışını her zaman olduğu gibi ATGB Berlin temsilcisi ve Berlinli Gazeteciler yapılanmasının öncülerinden olan Ali Yıldırım yaptı. ATGB üyelerinden haberlerin aktarılmasının ardından Ali Yıldırım ikinci kez ertelenmiş olan ATGB Genel Kurulu’na hazırlık, adaylar ve tüzük değişikliği önerileri hakkında üyeleri bilgilendirdi. ATGB’nin iki yüzden fazla kayıtlı üyesi olduğunu, buna karşın aktif üye sayısının 80 civarında bulunduğunu söyledi. ATGB yönetimi aktif olmayan üyelere ulaşmaya çalıştığını dile getirdi. Derneğin merkezinin Berlin’e alınması ve bazı tüzük değişiklikleri hakkında da görüşlerini dile getiren Ali Yıldırım, “Haziran ayında eş başkanlık sistemi de dahil 26 maddelik tüzük değişikliği önerisini götürdük. Bunun için de genel kurul kararı gerekiyor. Amacımız her kararın, itirazlara meydan vermeyen, sağlıklı ve yasalara uygun olmasını istiyoruz.” dedi.
Gündemin diğer maddelerinde Berlin Basın Müzesi ve Arşivi için, özellikle de Mümtaz Ergün’ün TDU adına “Göçün 60. Yılı” ile ilgili hazırlamakta olduğu bir kitap için yazı ve fotoğraf desteği istendi. ATGB ve üyelerinin sosyal medya faaliyetleri konusunda da Metropol FM moderatörlerinden Arda Eşberk son gelişmeler hakkında bilgi verdi.
MEDYANIN CANLI TANIĞI MUSTAFA EKŞİ
Medyanın canlı tanıkları bölümünde Eylül ayı konuğu Mustafa Ekşi oldu. Mustafa Ekşi, Berlin’de MOCCA Dergisi’nde başlayan gazetecilik serüvenini Z-23.TV, Medya.Berlin haber portalı ile Ekşi Haber Ajansı’nda tek başına sürdürdüğü çalışmalarını bazen mütevazı, bazen esprili bir dil, bazen de ürettiği değerlerin verdiği öz güvenle aktardı.
Mustafa Ekşi çocukluk ve Berlin’e geliş sürecini şöyle dile getirdi: “53 yıl önce Çicek Abbas filminin çekildiği Karadolap semtine 500 metre ötede doğmuş, 1951’de İstanbul’a Rize’den göçmüş bir ailenin 4 çocuğundan biriyim. İlkokul, ortaokul ve liseyi Alibeyköy’de okudum. Daha sonra yaklaşık 2 yıl boyunca yazılım ve bilgisayar mesleğini öğrendim. Tam işe girecekken, Almanya’da Berlin Teknik Üniversitesi iktisat bölümüne kayıt olmuş bir öğrenci olarak buldum kendimi. İstanbul’un tüm varoşlarını bilen bir insan olarak, Berlin 1989 yılında bana çok düzenli ve sakin, küçük bir şehir olarak gelmişti.
Berlin Duvarı’nın önünde durduğumda, ‘ne tuhaf bir şehir burası’ dediğim de oldu. Duvarın öbür tarafında Alexanderplatz’da DDR Markı ile kahve içip peynir tatlısı yemek güzel bir hatıraydı. Benim için Almanya’da duvarların yıkılması tarihine tanıklık etmem, hatta duvarı kırıp satmam ise başlı başına bir olaydı. 1989-1990 sonu Almanca öğrenmek için 10 bin Mark harcadığımı, ama o parayı da kazandığımı gördüm. ‘Mittelstufe’ düzeyinde Almanca ile 1990’lı yılların sonunda Alman yabancılar dairesi ile yaşadığım sorunlar sırasında sosyal demokrat avukatım beni tongaya getirdi. İşçi çocuğu olmama rağmen pasaportuma ‘Almanya’yı terk etmesi istenilmiştir’ damgası vurulana kadar, her şey güzel olacak sanıyordum. Ama kazın ayağı öyle olmadı ve Almanya hikayesi 1990 sonunda benim için bitti. Beni geri gönderdiler. Tabii ben gönüllü gitmiştim. Yoksa kaçak kalsaydım bir daha Almanya’ya giremeyeceğim söylenmişti.”
Almanya’ya tekrar dönüşünde içinde Sevgi Bozdağ’ın da olduğu insani ilişkilerinin etkisini de son derece masum bir dille aktaran Mustafa Ekşi şöyle devam etti: “Türkiye’den gönderdiğim bir kartpostalda okumakla ilgili azmimi anlatmıştım. O kartı alan üniversitedeki kadın memurların tekrar Almanya’ya okumaya gelmem için ellerinden geleni yapmaları unutulmaz. Tam da Türkiye’de askeriyeye teslim olmadan kısa bir süre önce buraya tekrar dönmemi, tamamen kader diye açıklayabilirim. Sonunda askerlik yerine bir kez daha Berlin’deydim. 20 sömestir devam eden üniversite hayatım ve ticaret hayatım hep yan yana gitmişti. 2000 yılında Rize Kültür Derneği kurucularının arasında yer aldım. Rize Kültür Derneği’nde eğitim kollarının sorumluluğunu almıştım. Yaptığımız ilk yardımlaşma gecesinde 800’ün üstünde insan, Sinan Özen’i dinlemişti. 2004 yılında Rize Derneği’ni de TGB dernek başkanlığına taşımıştık.”
MOCCA İLE BAŞLADI
Gazeteciliğe 2010 yılında Rüştü Kam ile tanışmasından sonra ilgi duymaya, ardından da yazmaya başladığını belirten Mustafa Ekşi medya dünyasına girişini de şu sözlerle anlattı: “Basına olan ilgim sonunda galip gelmişti. Mocca dergisindeki çalışmalar benim için gerçekten önemliydi. İlk röportajı Dr. Hürereyle Kam ile birlikte dönemin Yeşiller Eş Başkanı Claudia Roth ile 2011 yılında yapmam da İstanbul’daki bir vapur hikayesiyle başladı. Ardından da söyleşiyi gerçekleştirdim. Mocca Dergisi’nde ses getiren 13 özel röportaj yaptım. Aslında bilindik anlamda bir gazeteci değilim. Bir misyon için başladım. Berlin’de TiviTürk’te bu röportajlara devam etti Ancak Korona salgını Türk medyasını da kötü vurmuştu.”
KENDİNİN ŞEF REDAKTÖRÜ
Mocca’da çalışırken Medyada kendi kendinin şef redaktörü olma isteğinin ağır basmaya başladığını belirten Mustafa Ekşi, bilgisayar ve yazılım eğitiminin faydalarını dijital medyada değerlendirmek isteğiyle Medya.Berlin ve Ekşi Haber’i kurduğunu anlattı.
Gazetecilik geçmişindeki anıları içerisinde 15 Temmuz 2016 gecesi yaşananların büyük bir anlam ifade ettiğini belirten Mustafa Ekşi bu konuda da şunları söyledi: “2014 ve 2015’te paralelcilerle mücadele başladı. Türkiye’den gelen darbe girişimi haberleri sırasında kalkışmanın başarılı olacağını düşünen biri ‘Kalemin kırıldı’ demişti. Ama şükür yazmaya devam ediyoruz. 15 Temmuz gecesi Berlin Büyükelçiliği önünde beş bin kişi toplandık.
Yazdığım bildiri, gazeteci dostlarımın da imza vermesi ile ortak bildiri olarak yayımlandı. Ardından o geceyi bir belgesel haline getirdim. Darbe haberleri üzerine Berlin’de yaşayan insanların duyguları nelerdi? Darbe girişimini duyanlar ne yapmıştı? Bir çok sorunun cevabı bu videoda yer aldı. Almanca çekilen belgeselde Berlin Büyükelçiliği Maslahatgüzarı Ufuk Gezer ve Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı Basın Müşaviri Refik Soğukoğlu o geceyi nasıl yaşadıklarını anlattı. Bir de Yenikapı Mitingi’ne gidip, orada birlik beraberlik atmosferini de anlattım.”
Z-23.TV kuruluşu hakkında da konuşan Mustafa Ekşi süreci şöyle aktardı: “Z-23.TV IP-TV olarak kuruldu. Daha sonra Berlin Büyükelçiliği Basın Müşavirliği görevinde bulunan Refik Soğukoğlu’nun amcasının oğlu tarafından hayata geçirildi. Aslında Almanyalı Türklerin kurduğu Almanca yayın yapan ilk televizyon olacaktı Z-23.TV. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın söylemleri sonrası ortam gergindi. Z-23.TV Türkiye’den buraya gelen Can Dündar ve arkadaşlarının dikkatini çekmişti. Kanal için Federal Meclis’e soru önergesi bile verdirdiler. Sonunda kanal kapandı.”
İlk yorum yapan olun