UMUT DOLU YILLARIM

İtalya’dan mektup var 16

Gonca Bilgiç / DieGazete.de / Venedik

Hayatımın en güzel yılları üniversiteye gittiğim yıllardı. Umut dolu yıllarım. Hayattan ve gelecekten umutlu, beklenti ve inanç dolu yıllarım. Hayallerle, hayata korkusuzca baktığım güzel yıllarım. Yıl 1998. Hem üniversiteye gidiyor, hem de yanı sıra çalışıyordum. Mecburdum. Kira ödüyordum. Arabam vardı. Gezmeyi, tozmayı çok seviyordum. Giyim kuşama bayılıyordum. Eh, bunları yapabilmek için de, çalışmak gerek.

Bir gün dersteyiz, üniversite arkadaşım Marion ile birlikte koleksiyon çalışması yapıyoruz, Marion bir ara durakladı; “Gonca, ben Wintergarten Varieté de çalışıyorum ya, orada elemanın biri hasta oldu, yarın prömiyer var, sen çalışsan. Çok ihtiyacımız var. Bence bu işi en iyi sen yaparsın.” Aha. Ben? Yapabilir miyim ki? Marion : “Dersten sonra ben işe gideceğim. Gel birlikte gidelim. Patronla tanıştırayım seni. Baktın sana uygun, çalışırsın” dedi. Ben de “Olur” dedim.

Dersten sonra gittik. Wintergarten Varieté. Dünyanın önde gelen akrobatik sanatçılarını misafir eden muhteşem bir tiyatro evi. Hayal dünyası. Masallardaki gibi yada masallar diyarı. Bambaşka bir dünya. Paris’teki Moulin Ruge gibi. Wintergarten Varieté Berlin‘in merkezi Potsdamer Straße de 1888 yılında ilk açılışını kutlamış. İlk yıllarda mini tiyatro olarak akrobatlar ve sihirbazlarla küçük gösterilerin verilmesiyle başlamışlar.

Savaş zamanında ise Haziran 1944’te son bir performansla Wintergarten Varieté bir bombalı saldırıyla yok edilmiş. Eylül 1992’de görkemli bir prömiyerle yeniden açılmış ve Roncalli’nin kurucuları Bernhard Paul ve André Heller’ın sanatsal yönetiminde Berlinlileri, yurt içi ve yurt dışı misafirlerini, o inanılmaz akrobatik şovları ile büyülemeye başlamışlar. Almanya’da yaşayan arkadaşlar, Bernhard Paul ve André Heller ikilisini “Circus Roncalli” den tanırlar. Işıl ışıl bir dünya.

Neyse, o gün dersimiz bitti. Marion ile bindik Warschauer Straße de metroya, yani U-Bahn “Linie1” Uhlandstraße istikametine; „Küçük İstanbul“ Kottbusser Tor üzerinden dim direk Kurfürstenstraße de ineceğiz. Bir yandan sohbet ederek bir yandan da yükseltilmiş demir yolunun camından bakarak, göz banyosu yaparak Kurfürstenstraße’ye kadar zamanın ne kadar çabuk geçtiğini fark edemeden geldik. U-Bahndan çıktıktan ve 5 dakika yürüdükten sonra Wintergarten Varieté’nin önündeydik. Wowowowow.

Işıl ışıl bir giriş, önünde kırmızı halı serilmiş ışıl ışıl bir bina. Kırmızı ve altın ışıltılı üniforması ile dormen bize kapıyı açtı. Ben etrafımı hayranlıkla süzerken, Marion birden kayboldu. İki dakika sonra Moulin Roug’un ‘kan kan kızlar’ kıyafetinde karşıma geldi. Yanında da, abartmıyorum, sanki Bruce Willis var. Meğer Georg Strecker imiş. Yani Tiyatronun yöneticisi.

Almanya’nın Hessen eyaletinde Bad Homburg’da doğan Georg Strecker, memur bir ailenin sekizinci çocuğu olarak dünyaya geliyor. Biz Türkler gibi büyük bir ailede büyüyor. Liseden mezun olduktan sonra üniversite de okuyor, İngilizce ve spor öğretmeni oluyor. Seksenlerde Almanya’da öğretmen bolluğu nedeniyle öğretmen olarak çalışmıyor. Fakat kendince dünyanın en güzel işine ilk adımını André Heller’in „Çin Ulusal Sirki”nde yaklaşık altı yıl boyunca prodüksiyon yönetimini devralıyor. Sonra Wintergarten Varieté’yi yönetmeye başlıyor.

Herr Strecker „Marion’un arkadaşı Gonca sen misin?“ „Evet….“ „Gel benimle“ diyerek aldı beni tiyatroyu gezdirdi. Gezdirirken tiyatronun önemli olan anektotlarını anlattı. “Hayat herkesi yorar Gonca. Bizler ise insanları en azından iki saat dertlerinden uzaklaştırıyoruz. Tiyatromuza gelen herkesi muhteşem bir dünyanın içine çekiyoruz. Bak görüyorsun işte, insan kendisini burada yeni doğmuş gibi hissediyor. Bakma sen şimdi böyle boş olduğuna, bir de akşam gör, misafirler gelince. Dormenimiz güler yüzüyle insanlara kapıyı açarak ve hoş geldiniz diyerek içeriye davet eder.

Foyerde ki elemanlarımız güler yüzleri ile misafirlerimizin ceketlerini çıkarmalarına yardımcı olur, gardroba asılması için yetkili arkadaşlara verir, Foyer de fotoğrafçımız Walter Weber anılar ölümsüzleşsin diye fotoğraflar çeker. Yani misafirlerimizi bir kaç saat de olsa, mutlu edebilmek için ellerinden geleni yaparlar. Şov başlamadan önce misafirlerimiz bardan kokteyllerini ellerine alırlar, anın tadını çıkartırlar. Gel seni en ve en becerikli barmeni Derya Tuna ile tanıştırayım diyerek, beni o güzelim barın arkasında, daha da güzel bir kadın ile tanıştırdı. Derya. Ve ardından “Derya, belki Gonca bizimle çalışacak, Wintergarten Varieté’yi gezdiriyorum kendisine. Bence siz, iki Türk kızı artık sık sık karşılaşacaksınız. Hadi bize iki kokteyl hazırla” dedi.

Derya bize meyve kokteylleri hazırladı. Elimizde kokteyllerimiz tiyatroyu gezmeye devam ettik. Koskocaman sahne, sahnenin önüne muhteşem bir şekilde masalar ile dizilmiş, her yer kırmızı kadife ve altın ile döşenmiş. Duvarlar ise tarihsel resimler ile kaplanmış, sanki yaşayan bir müze havası veriyor insana. Herr Strecker; “Bizde güzel olan, biz hem tiyatroyuz, hem restoranız. Şovu izlerken misafirlerimiz arzu ederlerse iddialı şefimizin yemeklerini yiyebiliyorlar.” Marion‘dan duyduğum kadarıyla, Georg Strecker her elemana bana davrandığı gibi özel davranmazmış. Yabancıları, hatta Türkleri çok severmiş. Kendisi zaten Nijeryalı bir hatunla evli.

Georg Strecker sözüne devam ediyor; “Yarın Prömiyer. Çok heyecanlıyız. Claudia hasta olduğu için yarın aramızda olmayacak. Dolayısıyla bize yeni bir Claudia lazım. Yani, uzun bir elbise giyip, fötr şapkasını takıp, hani şu eski zamanda “Moulin Rouge” da sıra sıra gezen, önünde kocaman kutunun içinde sigara satan kızlar vardır ya, işte bu “Bauchladenmädchen” e ihtiyacımız var. Şovun başlamasını beklerken ve bir de teneffüste insanların arasına katılıp, sıra sıra gezeceksin, önünde boynuna astığın mini dükkanında eski zaman oyuncakları, sihirbaz ürünlerini gülümseyerek takdim edeceksin. Görevin bundan ibaret. Satış yapmana gerek yok. Çünkü amacımız insanlara güzel vakit geçirmelerini sağlamak.”

Olur dedim. Prömiyerde çalıştım. Çok sevdim bu işi ve her hafta sonu çalıştım. Üniversite bitene kadar da Wintergarten Varieté nin bir parçası oldum. Gonca olmaktan ziyade Marlene Dietrich gibi hissediyordum kendimi. İşimi o kadar çok seviyordum ki, gözlerim ışıl ışıl oluyordu. Yöneticilerin göz bebeği oldum. Çünkü satış rekorları kırıyordum. Dediğim gibi çok sevdim işimi. Kaç prömiyerler gördüm. Kaç ünlüler geldi geçti o güzelim prömiyerler de. Şık, ışıltılı muhteşem bir dünya. Şov başladığında bende bir köşede her zaman heyecanla şovu izlerdim. Dediğim gibi hafta sonları Wintergarten’in bir parçası oldum. Cuma Cumartesi ve Pazar akşamlarımı Wintergarten’de geçiriyorum. Gece vakti birlere doğru eve geliyorum, hafta arası gündüzleri okuyorum. Hayat bana güzel. Yorucu oluyor mu? Evet ama güzel yorgunluk. Gençlik işte, umut insana müthiş bir enerji veriyor.

Bir gün Herr Strecker beni ofisine çağırdı. “Gonca, Almanya’nın tanınmış fotoğrafçısı Esther Haase bizim Wintergarten’de Footoshooting yapacak. Bizden bir kız istiyor. Bu işi senin yapmanı isterim. Parası güzel, ne dersin? “Fotoshooting? Ben mi? Strecker fakat ben hiç foto modellik yapmadım ki.” “Yaparsın. Yapacaksın” dedi. Saat ücreti olarak 150 Mark verecekler. “Sen öyle diyorsan öyledir” dedim. Dünyada en güzel şey, birilerinin size inanması. Yol göstermesi. Bir Salı günüydü. Dün gibi gözümün önünde. Saat 15.00 de Wintergarten’de fotoğraf çeken ekiple buluşacağız. Ben tam zamanında gittim. Fakat kimse yok. Bekliyorum. Herr Stecker geldi. “Bak, saat 15.00 de geldin, onlar saat kaçta gelirlerse gelsinler, sen saat 15.00 den itibaren paranı alacaksın. Ona göre.” “ Tamam” dedim. Saat 16.00 da bütün ekip beraberlerinde yaşlı bir kadınla geldi. Frau Schmidt. Nasıl da narin, nasıl da ürkek, nasıl da sevecen. Bizleri hemen makyaj odasına aldılar. Hazırladılar, giydirdiler, süslediler püslediler. Sıradan, ihtiyar, huzur evinde yaşayan Frau Schmidt biraz makyaj ve kıyafet ile oldu mu bir kraliçe. Fotoğrafçı Ester Haase’ye gittim. “Çekimlere başlamadan önce, benden veya resimden neler beklediğini öğrenebilir miyim? “ Diye sordum. Ona göre rolüme gireceğim.” Esther Haase: “1920 leri düşün. Kan Kan kızları düşün. Moulin Rouge düşün. Eğlenceyi düşün” “Olur. Tabi ki.” Ve “Und loooooooos gehts” Flaş. Flaş. Flaş.

Fakat Frau Schmidt çok gergin. Olmuyor böyle. Frau Schmidt’i rahatlatmak için sohbet ediyorum, sorular soruyorum ve aynı zamanda kameraya gülümsüyorum. Frau Schmidt rahatlıyor. Gülümsüyor.. Yumuşacık oluyor. “Uuuuuuuunnd Stop.” Esther Haase geldi yanımıza. “Çok güzel iş çıkardınız. Kutluyorum sizi” dedi. “Gonca, muhteşemdin. Çok profesyoneldin. Herr Streckerin dediği kadar varmışsın. Çok güzel iş çıkardın. Yolun açık olsun.” Çekim yarım saat sürdü. Yani makyaj, hazırlık, çekim, hepsi toplam iki saat sürdü. Bir saat de beklediğim için tam üç saatlik para aldım. Yani birkaç saat içinde tam 450 Mark kazandım. İnanılır gibi değildi.

Georg Strecker ile arkadaşlığım hala çok derin, çok güzel ve çok özel. Sevgili karısı Rosemary ise en takdir ettiğim kadınlardan biridir. Yirmi seneden beri her Berlin’e gittiğimde mutlaka ya ailem veya arkadaşlarım ile Wintergarten’e gideriz. Sevdiğim insanlarla şov izleyerek güzel bir akşam geçiririz. Fotoğrafçı resmimizi çeker. Ben eski iş arkadaşlarımla sohbet eder, mutlu olurum. Herr Strecker, karısı ve ben, bazen oğlum da katılır bize. Şov başlamadan önce buluşur güzel sohbetler ederiz. Eski zamanlardan konuşuruz. Genelde Herr Strecker oğluma bakarak “Şu aslan parçası – Löwenbaby – buraya ilk geldiğinde iki aylıktı, şimdi kocaman kurt olmuş” der.“Herr Strecker, sen çok yaşa.” Wintergarten Varieté, iyi ki sizlerle çalışma fırsatım oldu. Her teneffüste nefesimi tutarak izledim şovlarınızı. Her anı içime çektim. Her hafta sonu seve seve heyecanla çalışmak için can attım.

En çok da Türk sanatçıları sahneye çıktıklarında heyecanlandım ve çok da gururlandım. Dünyanın her bir yerinden sanatçıları özen ile seçen Wintergarten Varieté sahnelerinde Türk gençlerini izlemek çok gurur verici bir duygu. Mesela Berlin, Neukölln’de büyüyen Murat Topal, Polis memuru olarak yıllarca çalıştıktan sonra iş hayatına ara veriyor ve Düsseldorf Dublör ve Drama Okulundan mezun oluyor. Kabare sanatçısı olarak sahneleri ve Alman televizyonlarında önemli bir kariyer yapıyor. Murat Topal Wintergarten Varieté de 2013 senesinde CultiMulti-Show’unda sunuculuğunu üstlenmişti.

Mesela Augsburg’lu Dergin Tokmak. Murat Topal ile aynı gösteride yani CultiMulti-Show’da sahneye çıkmıştı. “Stix” adını kullanan sanatçı bir yaşında çocuk felci geçirmiş. İki bacağını da düzgün hareket edememiş fakat hayatına küsmekten ziyade, pes etmeden elleri üzerinde yürümeyi ve dans etmeyi öğrenmiş. Daha sonra, Breakdans’tan esinlenerek koltuk değnekleri üzerinde dans etmeyi geliştirmiş. O kadar başarılı olmuş ki, 2004-2007 yılları arasında “Varekai” turu için Cirque du Soleil ile anlaşarak dünyanın her bir yerinde sahneye çıkmış.

2011’de Almanya “Supertalent” şovunda finale kadar başarısını sürdürmüş. Ve nihayet 2012 yılından 2013 yılına kadar Wintergarten Varieté de sahneye çıkmış. 2012 yılında da “Stix: Mein Weg zum Tänzer auf Krücken” yani “koltuk değnekler üzerinde dansçı olmaya giden yolum” adlı kitabını çıkarmış. Alman televizyonu bu yetenekli gencimiz hakkında belgeseller yayınlıyor ve radyolarda da konuk olarak davet ediliyor. Azmi ve başarıları sayesinde kendinden çok çok bahsettiriyor güzel gencimiz. Mesela Berlin Kreuzberg’in sihirbazı ve şovmeni Oğuz Engin yalnız Türk TV’de (TRT, SHOW TV, STAR TV) değil de 2006’da “50er-Jahre-Show Lollipop” adlı gösteride ve yıllarca tüm Alman varyete salonlarında seyirci karşısında alkışlanıyor.

Mesela Berlin’in en genç yeteneği ise Bertan Canbeldek de kendisinden çok çok bahsettiriyor. Berlin Devlet Sanat Okulu mezunu olan gencimiz Wintergarten Varieté programında seneler önce sahneye çıkıyor fakat şu an “2020 Die 20er Jahre” şovunda da seyirci karşısında. 2014’te yılının en iyi genç yeteneği ” KÜLTÜR ÖDÜLÜ “nü alıyor. (Bu arada bebişliğini bilirim keratanın, annesini tanıdığım için biraz fors atayım bari.)

İnsanlar iç içe çalışırken, aşk da yaşanabiliyor böyle ortamlarda. Wintergarten orkestrasının piyanistlerinden İzmir doğumlu Seyyit El Cherbiny benim ile birlikte çalışan meslektaşım Silke Broszeit ile evlendiler. Şu an Türk olarak yalnız barmen arkadaşımız Derya Tuna sizlere gülümsemiyor. Yanı sıra harika İpek Özgen, akşam vardiyası müdürü olarak çalışıyor fakat en önemlisi: kızımız gündüzleri oyunculuk kariyerini adım adım ilerliyor.

Dört sene Almanya’nın önde gelen oyunculuk okulu “Transform Schauspielschule” den mezun olduktan sonra Almanya’nın devlet tiyatrolarında sahneye çıkıyor. Şu an yer aldığı ” The halflight pilgrim” isimli uzun metraj filmi vizyona ve festivallere girmek üzere, Georg Strecker’e göre İpek Özgen kendisinden çok çok bahsettirecek. Bence de.
Yollarınız açık olsun gençler!

Korona’dan dolayı çoğu şirketler gibi Wintergarten Varieté de kapılarını kapatmak zorunda kalmıştı. Fakat Georg Strecker boş durur mu hiç, bu durumu fırsata çevirerek muhteşem yeniliklerle güzel değişiklikler gerçekleştirdi. Mesela, iddiaya girerim ki Wintergarten Varieté deki tuvaletleri başka bir yerde görmemişsinizdir. Geçen sene Mayıs 11 de güzel bir şov ile tekrar seyirciye kapıları açıldı Wintergarten’ın. Şu an programda sizleri Berlinli yönetmenler Pierre Caesar ve Markus Pabst’ın 2020 DIE 20ER JAHRE isimli şovu seyirciyi 1920’lerden 2020’lere götürüyor. 1920’lerin Berlin’deki en günahkar yılları olarak bilinen altın yıllardan günümüzün 2020’lerine gösterişli bir şovla seyirciyi büyülüyor. Sadece sahne değil, Wintergarten’ın tüm ambiyansı 1920’lerden günümüze kusursuz bir şekilde mükemmel bir mekana dönüşüyor. Yanı sıra yetenekli besteci ve şovmen Jack Woodhead böylece insanların 1920’lerde olduğu kadar eğlenceye bağımlı olduğu dönemi yeniden canlandırıyorlar. Her şey, girişten antreye ve tuvaletlerden sahneye kadar tüm tiyatro ve herkes, personel ve seyirciler, manzaranın veya harika çılgın gösterinin bir parçası oluyor.

Bu şovu izlediğimde, elimde kokteylim gösterinin başlamasını heyecanla bekledim. Şovun başladığını işaret eden „gong“ ile ışıklar söndü. Büyüledi beni büyüledi. Beni 100 sene öncesine götürdü. Sadece akrobatik üst performanslarla değil, nefes kesen burlesque dans, sihirbazlar, dansçılar ve travestilerle, birinci sınıf akrobasi ve canlı müzik eşliğinde iki saat boyunca muhteşem bir dünyaya götürdü.

Çocuklara da kapısını açıyor Wintergarten Varieté, mesela Grimm kardeşlerin “Der Sterntaler” yani “Yıldız Yağmuru”’nu çocuklar ve aileler için sahnede seyircisiyle buluşturuyor. Çocuklarınız ile birlikte şaşırmak, günlük hayattan birkaç saat olsa da çıkıp rüya gibi bir dünyaya gitmek isterseniz, içtenlikle tavsiye ederim. Bu arada savaşın dünyanın bir başka coğrafyasında yaşanan savaşın acılarına da, duyarsız değil Wintergarten.

Berlinliler, Berlin’e gelmeyi düşünenler, şirket sahipleri, anneler, babalar, sözüm size. Kendinizi, ailenizi, çalışanlarınızı mutlu etmek için güzel bir fırsat. Ha, giderseniz lütfen Derya’nın elinden bir kokteyl için. Mutlaka ve mutlaka tuvaletine bir göz atın. Hayatınızda böyle güzel ve özel tuvalet görmemişsinizdir. İddiaya girerim.
Andrà tutto bene.
Sevgiyle kalalım
Gonca

(c) Fotoğraflar: Copyright Wintergarten
Wintergarten Varieté
Potsdamer Straße 96
10785 Berlin
Tel: +49 (0) 30 588 433

https://wintergarten-berlin.de
https://wintergarten-berlin.de/shows/zimt-zauber-sterntaler

15 Comments

  1. Başta senin serüvenini sonra Wintergarten’i ve tüm sanatçıları gönülden alkışlıyorum 👏👏❤️

  2. Gittigi hey yere mutluluk eken, tanistigi herkesi isil isil yapan dunya guzeli insan, Gonca! Cok zevkle okudum “Umut Dolu Yillarim”i, ve Wintergarten hikayelerini. Tesekkurler, tebrikler, basarilar, mutluluklar…her zaman, sana ve butun sevdiklerine!!!

  3. Tam senlik goncam. Yine yazın şahane olmuş canlı canlı gözümün önüne gelerek beni umut dolu yıllarına götürdün. Ellerine emeğine yüreğine sağlık devamını bekliyorum 👏👏👏🎈😘🍀🧿❤️

  4. Umudunuz umudumuz hiç bitmesin. Başarılarınız daim olsun.Gurur duydum güzel kalpler..

  5. Kalemine sağlık Gonca, gitmiş kadar oldum. Ne güzel anlatmışsın. Bütün çalışanların başarıları daim olsun.

  6. Sevgili Gonca hanim, buyuk bir zevkle okudum.Iyi ki varsiniz.Kaleminize saglik.

  7. Umudun umudumuz hiç bitmesin.Kalemin daim olsun başarılar diliyorum tatlı Gonca🥰

  8. Çok teşekkür ederim can arkadaş bizlere bu güzel Seyhat etme fırsatını verdiğin için . Sanki kendimi o dünyada hissettim. Sağol var ol !

  9. Yazını zevkle okudum.Sanki ben de oradaydım.Tebrik ederim. 👏👏👏🌺🌺🌺

  10. Tebrikler çok akıcı ve güzel bir yazıydı yüreğinize sağlık seviliyorsunuz

  11. Gonca hanım zevkle okudum.Başarılarınız daim olsun.Gülüşünüz hiç eksilmesin.Sevgiler

Sevgi Özalp için bir yanıt yazın Yanıtı iptal et

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*