BEN DE AŞI OLDUM

Münir Bağrıaçık / DieGazete.de

Ben de aşı oldum. Evet dünyamızı kabusa çeviren Korona illeti için üretilen ve önümüze konan onca kurallardan, yasaklardan etkilenmemek mümkün değildi. Her benzer olayda modern tıp bir aşı çözümü bulmuştu. Bu kez biraz aceleye getirilse de ülkeler bir aşı yarışına girdi. Ondan sonrada yasak ve kural koyucular aşılama tavsiyesinde bulundu. Ancak aylardır aşılama konusunda özellikle de Almanya da bir karmaşa ve tartışma yaşanıyordu..

Avrupa Birliği İlaç Ajansı EMA birlik içinde dört aşı için onay verdi. Astra Zeneca için pıhtılaşma, BioNTech aşısı için de kalp kasları sorunundan bahsediliyordu. Yok şu aşı iyidir, yok bu aşı daha iyidir tartışmaları yapılıyordu. Hatta Astra Zeneca için yasaklama bile getiriliyordu.

Bazıları hakkında tartışmalar sürerken, diğerlerinde de yeterince aşı temin edilemiyordu. Aşı merkezleri ise yaş sırasına göre kişilere öncelik veriyordu. Ne zaman ki Alman Sağlık Bakanlığı aile doktorları ordusunu da kampanyaya dahil etti, ondan sonra da aşılama hedefi hız kazandı.

Alile hekimleri sahaya indi

Dr. İsmail Tuncay ile özel sohbetimizde, normal hayatımızı adeta emanet ettiğimiz aile hekimlerinin aşı kampanyasına dahil edilmesinin gerekli olduğuna ve aşılamanın önemine vurgu yapıyordu. Kendilerine yeterli aşı tedariki sağlandığı takdirde hafta da sadece kendi muayenehanesinde 4 yüz aşılama ile birkaç ay içinde önemli yol alınacağını söylüyordu. Gerçekten de aşılama sürecinde Avrupa Birliği’nin hantal yapısıyla birlikte hareket etmek zorunda kaldığı için başarısız olan Almanya için ev doktorluğu sistemi önemli bir adımdı.

Benim de kronikleşen tansiyon problemim nedeniyle bir önceliğim vardı.  Ev doktorum İsmail Tuncay ile durumu konuştum. O da önce yaşlılardan başlaması gerektiğini bildirdi. Ancak bir süre sonra özel durumumdan dolayı beni listeye aldı ve zamanım gelince de, bana haber vereceğini söyledi.

Bu arada ben Türkiye’ye gittim. Giderken 72 saat, dönerken de 48 öncesinde negatif PCR test yaptırmıştım. Ayrıca dönüşümde negatif olmama rağmen 10 gün karantinada kalmak zorunda kalmıştım. Korona sürecinde de kurallara uymaya, sadece kendimin değil, başkalarınında hayatını düşünerek hareket etmeye özen gösterdim. Radyo Metropol FM’de çalışmadan önce de “Hızlı Test” yaptırdım. Anlayacağınız kendimce kendimi kontrol ediyordum.

Aradan bir ay kadar zaman geçtikten sonra Dr. Tuncay, hafta içinde kendilerine başvurmamı söyledi. Geçtiğimiz günlerde Kreuzberg’de ki muayenehaneye gittim. Önce bana bir form verdiler. Alerjik bir durumum var mı, yada daha önce Korona’ya yakalanıp yakalanmadığım gibi sorulardı. Hepsi hayırdı. Üstüne üstlük oraya gitmeden önce de yeniden hızlı test oldum.

Tek evet ise kronik bir hastalıkla ilgiliydi. Almanya’nın bu konudaki belki de dünyanın en ciddi kurumu Robert Koch Enstitüsü’nün formunu doldurup sıramı beklemeye başladım. O sırada içeriye değerli meslektaşım, radyo Metropol FM’in sunucusu ve habercisi değerli meslektaşım Mesut Hastürk ile karşılaştım. Kendisi benden önce içeri giriyordu. Beni de yarım saat kadar bekledikten sonra içeriye aldılar. Bu sırada Mesut Hastürk aşısını olmuş, aşı sertifikasını alıyordu.

Bilime inanmak zorundayız

Sordum “Nasıl hissediyorsun.” Bana “İyiyim” dedi. Hayata farklı bakan, yaşamanın her anıyla ilgili farklı değerlendirmeleri olan Mesut Hastürk’e, aşı olmaya nasıl karar verdiğini de sormaktan kendimi alamadım. Bana cevabı da ona yakışan cinstendi; “Bilime inanmak zorundayız ve kendimizi bilime teslim etmeliyiz. Hurafelere ve söylentilere değil” şeklinde aşı karşıtlarına ve sosyal medya söylentilerine net bir yanıt veriyordu. Ardından da bol şans diledi.

Aşı odasına girdim

Bekleme odasında sosyal mesafe kurallarına göre hazırlanan oturma düzeni içinde, maskeli olarak bir on dakika kadar bekledikten sonra beni de çağırdılar. Oda da Dr. İsmail Tuncay’ı görünce biraz daha rahatladım. Aşı için bir yandan kolumu sıvazlarken, diğer yandan da sohbet ediyorduk. Dr. Tuncay; “Gördüğün gibi iyi organize olduk. Aşılamaya hız kazandırdık. Aslında herkesin aşılanması gerekiyor” derken, Mesut Hastürk’ün “Bilime inanmak zorundayız” sözlerini dile getirdim. O da “Çok doğru. Bu salgından kurtulmanın en doğru yolu bu. Bilime inanıyoruz” diyordu. Tabi ben de hem bilime hem de  doktoruma inanıyorum..

Aşımı da kendileri yaptı.

Aşılamanın ardından görevliler aşı sertifikamı ve 28 gün sonrasına ikincisi için randevumu verdiler.  Ardından da vakit kaybetmeden evime geldim. Aslında sorarsanız aşı değil de sonuçları ile ilgili kaygılarım vardı. Sol kolumda hafif bir ağrı vardı. Ertesi gün biraz halsizlik yaşadım. Ama bu Berlin’in bozulan bahar havasından mı, yoksa aşıdan mıydı. Anlamadım.. Ama bu satırları yazarken kendimi iyi hissediyorum..

Evet üçüncü günümde dimdik ayaktaydım. Şimdi sıra ikinci aşıda ve antikorun oluşmasına kaldı. Bekleyip göreceğiz. Ama sokakta, ulaşımda, çalışma hayatında, alış verişte, yurt içi yurt dışı büyük bir tedirginlikten ve kuşkudan kurtulduğumu düşünüyorum.

Moderna aşıları geldi

Bu arada Sağlık Senatörü Dilek Kalaycı 100 bin Moderna aşı randevusunun olduğunu Erika-Hess, Tegel ve Tempelhof aşı merkezlerine ulaştığını belirtiyor ve “Aşılanma hakkına sahip olanlardan ricam, aşı olun, kendinizi  ve çevrenizi koruyun” çağrısında bulundu.

İlk yorum yapan olun

Bir yanıt bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*