KİBELENİN KIZLARI YENİDEN SAHNEDE

KİBELE TAHTINA GERİ DÖNÜYOR

Münir Bağrıaçık / DieGazete.de

Kibele’nin Kızları 2 yıl aradan sonra yeniden seyircisiyle buluşuyor.. Berlin’de ilk kez 8 Mart 2020 tarihinde UFA Fabrik’de sahnelenen, Berlin Türk Müsikisi Konservatuarı BTMK’nın yapımcılığını üstlendiği ve Arda Eşberk’in yazıp yönettiği ve koreografisini Sinem Özyavuz’un yaptığı Kibelenin Kızları, büyük ilgi görmesine rağmen, Korona tedbirleri nedeniyle sahnelenememişti. Korona sürecinin bir nebze de olsa rahatlaması nedeniyle oyun 20 Mart 2022 tarihinde Berlin’de Ernst-Reuter-Saal’de ikinci kez seyirciyle buluşuyor. Oyun Berlin’den sonra Türkiye’de Gaziantep, Antakya, Afyon ve Adana ile Almanya’nın başta Stuttgart olmak üzere birçok kentinde sahne alması için temaslar sürüyor.

Oyunun yazarı, yönetmeni Arda Eşberk, Kibele rolünü üstlenen Sinem Özyavuz ve BTMK adına Halime Karademirli, Berlin Türk Musikisi Konservatuarı – BTMK’da düzenledikleri basın toplantısında yaşanan süreci anlattı. ‘Rol Arkadaşım Olur musun‘ isimli kitabın yazarı gazeteci, yazar, yönetmen ve oyuncu Arda Eşberk Kibele’nin Kızları oyunun içindeki Kahraman Kadınların ‘Asi Kızlara Uykudan Önce Hikayeler‘ adlı dünyada bugüne kadar gelmiş geçmiş ve iz bırakan 100 kadının hikayesinden esinlendiğini dile getirdi.

Her insanın özellikle de kadınların kendilerinin içindeki kahramanı uyandırma yada keşfetmesi gerektiğini belirten Eşberk, oyunun yapımcılığını üstlenen Halime Karademirli’yi de kahraman bir kadın olarak niteledi ve şunları söyledi; “BTMK ve Halime Karademirli ile yolculuğun 2019 Nisan ayında başladı. O dönemde Kahraman Kadınlar ekibimiz vardı. Ben de ‘Kahramanın Yolculuğu’ kavramını gündelik hayata taşımak ve bunu sahnelemek istedim. Benim kitabımın özünde de herkesin kendi hayatının kahramanı olduğu ana fikri var. Kibelenin Kızları oyunu modern çağda yolunu kaybetmiş olan insanlara bakmaları gereken yerin kendi içleri olduğunu ve zorluklarla mücadele ederken gerekli kaynaklara sahip olduklarını hatırlatmayı hedefliyor. Hepsi amatör, hatta hiç sahne tecrübesi olmayan kadınlarla yola çıktık. Hepsi Almanya’daki kahraman kadınlardı. Anadolu’nun çok özel bir mitosu olan Kibele hepimizin annesi. Anadolu’nun bağrından Uşak’tan çıkan ve bütün dünyayı sarıp sarmalayan bir kült. Almanya’dayız iki farklı kültür ve iki farklı inanç sistemi Kibele üzerine kurulu. Kibele her şeyi birleştiren, politika üstü, inançların ötesinde, toplumsal ve sosyolojik olarak birleştirici bir simge. İşte bu noktada Kibelenin Kızları içimizdeki kahraman kadınların sahip çıktığı bir projedir.”

İnsanların yaşadığı süreçte her bireyin denge sorunu yaşadığını, toplumsal, psikoloji ve sosyolojik ortamda bir denge olduğundan yola çıkarak, aralarında Kara Fatma, Coco Chanel ve Frida Kahlo gibi 8 kadının kahramanlık öyküsünü anlattıklarını belirten Arda Eşberk şöyle devam etti; “Artık başta kadınlar olmak üzere, toplumun tüm bireylerinin özellikle Korona sonrası ihtiyacımız olan barış, açık diyalog ve hoşgörüyü yeniden inşa etmek için kültür ve sanata, özellikle de tiyatronun başka yaşamlara empati kurmayı sağlayan, birleştirici rolüne ihtiyaç duyuyor. Oyunda anlatmak istenen zorluklar sanki oyuncularımızı tek tek buldu. Bunu aşmak için yol ve yöntem çok önemli. Tiyatro hayallerin gerçekleştirilebileceği bir yol sunar. Dansçısından, oyuncusuna herkesin, kendi içinde ki yolculuğu yapsın istiyorduk. Örneğin yaptığımız atölye çalışmalarında örneğin Coco Chanel’i canlandıran Muhterem Cen oyunda kendini buldu. İlk kez tiyatro deneyimi olsa da o da modacı olduğu için rol değil kendini oynadı. Diğer kadınlarımız da öyle.”

Geçen süre içinde Korona da bir oyuncularını kaybettiklerini belirten Arda Eşberk yaşanan diğer zorlukları da şöyle dile getirdi; “Birlikte sahne aldığımız tüm kadınlar ilk kez tiyatronun tozunu yuttu. Hepsinin kendi zorlukları vardı. İlk kez sahneyle ve oyunculukla tanışan kadınlarımız, bu nedenle evinde eşinden dayak bile yedi. Kocasından baskı gören oldu. Başka cenahlardan çok ciddi tehditler aldık. Nasıl kadın kahraman olur diye tepkiler bile oldu. Kadınlardan, kadına saldırılar bile oldu. Hepsine ne olmak istiyorsanız kendinizi seçin dedim. Korona süreci bizi çok etkiledi ve 2 yıl zaman kaybettirdi. Bu süreçte çok değer verdiğimiz, onunda aşkla rolünü üstlendiği Sevgi Kırıcı’yı kaybettik. Onu da buradan rahmetle anıyoruz.

Bu bizi moral açısından çok etkiledi. Dansçılarımız da ilk kez Lirik dans ve oyunculuk yapıyordu. Seyirciyi de içimize alarak oynuyoruz. Duygusal olarak zorlu bir süreçti. Hedefimiz de bu zorlukları nasıl aşabileceğimizi göstermekti zaten. Oyunumuz 8 Mart 2020 de Dünya kadınlar gününde bir kez sahnelendi. Videomuzun çekimini yapacak ekibin kameramanı Korona’ya yakalandı. Çekimlerimiz de yapılamadı. Sonra Korona süreci başladı. Salgının etkisini çok derinden yaşadık. Şimdi yeniden coşku ve heyecanla 20 Mart’ı bekliyoruz.”

Kibele’nin Kızları oyunda ana tanrıçanın tahtına geri dönüşünü yaşadıklarını belirten yönetmen Arda Eşberk, 20 Mart’ın Anadolu için aynı zamanda baharın başlangıcı olduğunu bu nedenle de bu seçimi yaptıklarını belirtti.. Oyunun ilk sahnelenmesinin ardından yaşanan olumlu gelişmelerin de olduğunu da dile getiren Arda Eşberk şunları söyledi; “ Bu süreçte olumlu şeylerden birisi de oyunumuzun asıl kahramanı Kibele heykeli 60 yıllık hasretin ardından Türkiye’nin büyük başarısıyla Anadolu topraklarına geri döndü. Şimdi İstanbul Arkeoloji müzesinde sergileniyor. Ayrıca Kibele için Afyon’da dünyanın en büyük müzelerinden birisi kuruluyor.

Bizim oyunumuz bu açıdan da yani Türkiye’nin tanıtımı açısından da çok önemli. Yerel Kibele ekipleri kuruyoruz. Her dilde ve her coğrafya da bu oyunu sahnelemeyi düşünüyoruz. Örneğim ilk oyunumuzda Almanca alt yazı ile Almanları da içimize aldık. Onlardan da çok özel geri dönüşler oldu. Tüm karakterleri 10 kadın isim arasında oyuncularımız kendi seçti. Kahramanlarımız arasında Türkiye’den Kara Fatma’yı ben aldım. İstiklal savaşının en önemli kahramanlarından Kara Fatma’yı tek profesyonel oyuncumuz Çiğdem Özkurt Spickermann oynadı. Kara Fatma karakteri Ayla Algan ile birlikte Kurtuluş Savaşı Kadınları projemiz olmuştu. Hep Kara Fatma karakteri hep aklımdaydı.

Kahraman kadınımız Kara Fatma da oyunun içine sihir gibi kendiliğinden girdi. Her karakter hangi rolü seçtiyse onula bir ilişkisi olduğunu gördü. Bu benim için de çok önemli bir laboratuvar çalışması oldu. Almanları dolaylı olsa da ilgilendiren, ikinci dünya savaşında mücadele eden bilim kadını Rita Levi-Montalcini var. Bizim oyunumuz da her bir kadın karakter şu anda da yüzleştiğimiz sorunlarını anlatıyor. Yaşayanlardan sadece Suudi Arabistan’dan Manal el Şerif karakteri var. Örneğin Coco Chanel,  aynı zamanda Atatürk’ün izniyle Türk Silahlı Kuvvetlerinin kostümlerini tasarlayan modacıdır. Bunu da ben oyunu yazarken öğrendim. Bu arada son bir şey söylemek isterim oyunumuz kadınlar ama feminizm yok. Herkes bir oldu. Amacımız seyirciyle bütünleşmekti. Yeniden bir arada olmak istiyoruz.”

Oyuncular adına konuşan ve Coco Chanel’i canlandıran, oyunun tüm kostümlerini dizayn eden modacı Muhterem Cen de, atölye çalışmasına katılma ve oyunculuğa başlama sürecini şöyle anlattı; “Önce merak ettim nasıl bir çalışma diye. Atölye çalışmasına gittim. Olabilir dedim. Ardından kızımla gittim. Kızım Asi Kızlara Uykudan Önce Hikayeler kitabını okurken, ‘Anne bak tam sana göre bir rol’ dedi. Ben de öylelikle Coco Chanel rolünü üstlendim. Ancak atölye çalışmaları çok zorluydu. Zira hiç birimiz oyuncu değildik. Ama yönetmenimiz Arda Eşberk içimizdeki kahramanı ortaya çıkardı. Bir süre sonra Coco Chanel ile benzerliklerimi gördüm. İkimiz de modacıydık. O ata binmeyi ben motora binmeyi seviyordum. O da düşüp kalkmış. Ben de birçok benzer zorluklar yaşamıştım. Oyuncular karakterde kendini bulabiliyor. Aslında fazla anlatmayayım, gelin görün.”

Kibelenin Kızları oyununun koreografisini yapan, yanı sıra ana tanrıça Kibele rolünü üstlenen ve aynı zamanda Stuttgart ta faaliyet gösteren BEM Folk Dance’ın yöneticisi olan Sinem Karademirli-Özyavuz da, oyun ve bu projede görev alması istendiğinde yaşadıklarını şöyle anlattı;  “Türk halk dansları ile başladığımı yolculuk sırasında uluslararası projelerde severek çalıştım. 2007 den beri eşimle birlikte Stuttgart’ta BEM Folk Dance’de eğitmenlik görevini üstlenmiştim. Bu projede görev almam istenince çok heyecanlandım. Çünkü sonuçta Kibele ve bir kahraman oluyorsun.

Zira düşününce bir anneyim, eşim, eğitmenim deyip içimde başlayan yolculuk beni buraya düşündüm. Dansı seviyorum. Halk dansına lirik dansı da ekledim. Bu konuda da eğitim aldım. Ardından müziklerin seçimi ve koreografi çalışmalarına başladım. Ekimi hazırladım. Ardından bütün zorlukların sonunda tekrar ayağa kalma duygusuyla hareket ettik ve çok özel bir oyun çıktı ortaya. Ne yaşarsanız yaşayın yalnız değilsiniz. Eserdeki kahraman kadınlar neler yaşadığını sahneye aktarmaya çalıştık.

Ben de, dansçılarımız da karakterlerle bütünleştik. Halk danslarına benzemiyordu. Her dans farklı bir olayı anlatıyordu. Biri doğuş, diğeri aşktır, öfkedir, üzüntüdür, diriliştir müzik ve dansla göstermeye çalışmak benim için ve dansçılarımız için farklı bir şeydi. Müziklerimiz için Hollywood ile dahi izin için görüştük. Projemizi görünce seve seve izin vereceklerini bildirdiler. Kostümlerimiz de çok özgün oldu. Ama o konuda da özellikle ölçüler için Stuttgart ile Berlin arasında interaktif bir köprü kurup Muhterem Cen tüm kostümlerimizin üzerinde çalıştık.”

Kibelenin Kızları oyununun yapımcılığını üstlenen Türk Musikisi Konservatuarı – BTMK’nın kurucusu ve yöneticisi olan Halime Karademirli, Kibelenin Kızları’nı Berlin’den sonra Türkiye’ye taşımayı amaçladıklarını belirti ve “Başta proje gerçekten heyecan vericiydi.  Ancak bana Halime Karademirli ne yapıyorsun şimdi de tiyatroya mı başladın diye soranlar oldu. Oysa Konservautuar konseptimizin içinde müzikte var, tiyatro da var. Üç ay gibi bir sürede 9 ev kadını ile Arda Eşberk oyunu sahneye taşıdı. Ardından da Korona süreci girdi. Şimdi daha bir şevk ve heyecanla yeniden 20 Mart’ta Berlin’de Ernst-Reuter-Saal’de sahnelenecek.

Bu arada Türkiye Cumhuriyeti Kültür Bakanlığı, Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığı, Gaziantep Büyükşehir Belediyesi ile temasa geçtik. Hatta bu oyunun New-York’ta da sahnelenmesi için bize istekler oldu. Haziran ayının başından itibaren Gaziantep, Adana, Antakya, Afyon’a oyunu taşıma düşüncesindeyiz.

Oyunumuzun yüzü de Avrupa’ya dönük olacak. Böylece ülkemizin tanıtımına da katkı sunmak istiyoruz. O gün sahnemiz de tam bir bahar gibi olacak. O nedenle tüm Berlinlileri 20 Mart’ta daha büyük bir salon olan Ernst-Reuter-Saal’e bekliyoruz” dedi.

Toplantı öncesi gazetecilere BTMK’yı da gezdiren Halime Karademirli Avrupa’da doğup büyüyen ve Türk kültüründen uzak kalan insanımıza, özellikle de çocuklara Türkçe ve Türk musikisi ile kültürü hakkında 20 yıldan fazla süredir eğitim verdiklerini de söyledi.

İlk yorum yapan olun

Bir yanıt bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*