TÜRK FUTBOLUNA ALMANCI REÇETESİ

Münir Bağrıaçık

Türk Milli Takımı Teknik Direktörlüğü görevine Stefan Kuntz getirildi. Alman teknik adamla 3 yıllık sözleşme imzalandı. Şenol Güneşle karşılıklı olarak yollar ayrıldıktan sonra, önce Hamit Altıntop, yani Almancı bir futbol adamı direksiyonun başına geçti. Şöyle bir araştırma sonucunda kendi deyimiyle 25 teknik adamla görüştü. Sonunda bir Türk olarak Almanya devamında Avrupalı kendi futbol kültürünü inşa eden Altıntop, vizyonuna uygun, işveren olarak eş güdümle çalışabileceği Stefan Kuntz ile el sıkıştı. Almanya’da doğup büyüyen, Türkiye’de Almancı yada Gurbetçi olarak hitap edilen bizlerin içinden birisi olan Hamit Altıntop’un Türk futbolu için koyduğu teşhis ve hazırladığı reçetenin ilacı yada tedavisi Stefan Kuntz oldu.   

Stefan Kuntz, Alman futbolunun son yıllarda yetiştirdiği değerli teknik direktörler arasına ağır Alman bürokrasisi veya Alman futboluna Beckenbauer aklı ile şekillendirme organizasyonunun içine Daum gibi giremedi. Oysa Milli takımın bir alt kademesinde beş yılda iki kez Avrupa şampiyonluğu kazanan, vizyonu, donanımı, gençlere bakışı ile farklı bir kişilikti. Belki de Bawyeralılardan farkı, fazla güler yüzlü, Almanlara göre naif olması da bir etkendi.  Önünün kapatıldığını gören Kuntz, Altıntop’tan gelen Türk Milli takımı teklifini düşünmeden kabul etti. Ama Türkiye de onu beleyenleri bilemedi. Yada düşünemedi.

Gün geldi sözleşme imzalandı. Bendeniz de ekran başına geçip izlemeye başladım. İmza törenine katılan gazeteciler Atilla Gökçe ağabeyimiz dışında gençti. Duayen ağabeyimiz de her zaman olduğu gibi yapıcı ve yol göstericiydi. Ama tam o anlarda birileri ise pusuya yatıp gelişmeleri takip ediyordu. Yine bildik, yine tanıdık, yine aynı zihniyetler oturup ahkam kesmeye hazırlanıyordu. Futbol federasyonu başkanı Nihat Özdemir konuşmaya başladı;

Almanya için bir kayıp, Türkiye için ise kazanç olacaktır
“Bugün Türk futbolu için yeni bir döneme başlıyoruz. Yönetim kurulumuz Stefan Kuntz isminde karar kıldı. Sayın Kuntz, futbol anlayışı, kariyeri ve disiplininin yanı sıra, son 5 yılda 3 kez Avrupa Şampiyonası finali oynatıp 2 şampiyonluk kazandığı Almanya U21 takımının tarihindeki en başarılı teknik direktörü olarak ülkemize geldi. İnşallah, kendisi kazanacağı başarılarla Almanya için bir kayıp, Türkiye için ise kazanç olacaktır” diyerek Kuntz’u övdü.

Ama Nihat Özdemir, sanki imza töreni bitmeden başta kendisi, sonra Hamit Altıntop ve Stefan Kuntz’un eleştirileceğini biliyormuş gibi esas konuya geliyordu; “20 yıl sonra Dünya Kupasına katılmayı istiyoruz ve bunu başaracağız. Hiç arzu etmiyoruz ama başaramazsak, gerekli dersleri çıkarıp, yeniden ayağa kalkıp, yolumuza devam edeceğiz. Hemen Almanya’da düzenlenecek 2024 Avrupa Futbol Şampiyonası finallerine hazırlanacağız. Kalan 4 maçta, özellikle Norveç maçında, tüm ülkemizi, Milli Takım etrafında birleşmeye davet ediyorum. Bu maçlarda her ne skorlar alırsak alalım, hocamızı tartışma konusu yapmayalım. Lütfen, Stefan Kuntz’u yerli-yabancı meselesinin içine çekerek kendisini yıpratmayalım. Sayın Kuntz, A Milli Takımın tarihteki ilk yabancı hocası değil. Biz kendisine inanıyoruz, güveniyoruz. Uzun yıllar da birlikte beraber çalışmak istiyoruz” dedi.

Ancak bu sözlerin bitiminden hemen sonra TV’lerde yorum yapan, anlı şanlı isimler hemen başladı. Efendim milli takımın başında yerli hoca olmalıymış. Avrupa’da  bile sadece Belçika’da yabancı teknik adam varmış. Hatta, 2002 de Şenol Güneş’in giyinmeyi bilmediği, daha sonrasında Ersun Yenal’ın karizması olmadığını, Abdullah Avcı’nın da oyuncuları idare edemediğini söyleyen zihniyetler, Kuntz’a da taktı. Neymiş efendim sözleşmeyi imzalarken neden takım elbise giyip, kravat takmamış. Türkiye’yi ne sanıyormuş.. Veya Türkiye üçüncü dünya ülkesi değilmiş falan, filan şeklinde salvolara başlamıştı bile.

Başkan Özdemir devam ediyordu; “Bu projeyi hayata geçirmemizde bize destek olan, Stefan Kuntz ile görüşmemizde her türlü kolaylığı sağlayan Almanya Futbol Federasyonuna, başkanlık görevini birlikte yürüten Peter Peters ve Dr. Rainer Koch ile Yönetim Kurulu’na da teşekkür etmeyi borç biliyorum. Türkiye ve Almanya Federasyonları arasındaki dostluğun simgesi olacak bir harekete imza attılar. Almanya Futbol Federasyonu ve Stefan Kuntz ile yapılan görüşmeleri yürüten, altını çizerek söylüyorum değerli Başkan Vekillerim Sayın Servet Yardımcı ve Sayın Erhan Kamışlı ile Hamit Altıntop kardeşimize teşekkür ediyorum.”

İşte o anda da değerleri kendinden menkul bu futbol yorumcuları, yüksek perdeden konuşmaya devam ediyordu. Vay efendim Kuntz, iyi bir teknik adam olsaymış, Löw’ün yerine getirilirmiş. Oysa Hansi Flick’i seçmişmiş Almanya. Oysa bilmiyorlar ki yıllardır Alman futbolunu başını Beckenbauer’in çektiği Bayern Münih yönlendiriyor. Flick de milli takımda Löw’ün yardımcılığından Bayern’in başına geçtiği, oradan da tekrar milli takıma döndüğünü ya bilmiyorlar, yada bilmek işlerine gelmiyordu.

Altıntop Milli Takım’dan sorumlu olacak

Başkan Özdemir devam ediyordu; “Yeni görevinde Sayın Kuntz’un en büyük yardımcısı Yönetim Kurulu Üyemiz Hamit Altıntop olacaktır. Yeni süreçle birlikte Hamit Altıntop kardeşimiz, Milli Takımlardan sorumlu olacak ve tüm tecrübesini, enerjisini, gücünü ortaya koyacaktır. Hem Almanya hem Türkiye’yi en iyi şekilde bilen birisi olarak bizler ile hocamız arasında köprü görevini üstlenecektir.”

İşte o anda da 82 kez milli olmuş, Alman tedrisatıyla, Bayern Münih ve Real Madrid kariyerlerine sahip Hamit Altıntop’u da iletişim diline taktılar. Yok efendim basına yukardan bakmış. Yok konuşması düzgün değilmiş falan yorumları havada uçuyordu.

Oysa milli takım formasını giyen çoğu futbolcuların alt yapısının Almanyalı Türklerden oluştuğunu, yada diğerlerinin Avrupa’da oynayan futbolcular olduğu görmezden geliniyordu. Altıntop’un, Z kuşağı olmasa da yeni kuşak futbolun dilini ve kültürünü iyi bildiği de çöpe atılıyordu.. Daha da ötesi yıllardır bir arpa boyu yol gidemeyen, altın jenerasyon dedikleri futbolcuları Avrupa Şampiyonasına gönderirken mehter marşı ile uğurlayanlar, ‘Kupayı alda gel’ diye arkalarından şarkı besteleyenler için artık ‘Bizim çocuklar’ değil, ruhsuzlar falan yargası yapıyordu. Hele üç maçlık kötü futbol ve 6-1 lik Hollanda yenilgisi, aslında bu zihniyetin bir kez daha iflasıydı. Ama onlar kendi oturdukları koltuklarını korumak ve ekranın sevimli ve şımarık yüzleri olmaya devam devam ediyordu.

Hamit Altıntop: “Kuntz’un saha içinde en iyisini yapacağına inanıyoruz”

Milli Takımlardan sorumlu TFF Yönetim Kurulu Üyeliğine terfi eden bizim Hamit Altıntop ise Stefan Kuntz’a güvendiklerini ve Alman teknik adamın başarılı olacağına inandıklarını belirtti. Kuntz tercihinde kendisine duyulan güven dolayısıyla eski bir milli futbolcu olarak, büyük gurur duyduğunu anlatan Altıntop; ” Sorumluluğumun farkındayım. Zor bir görev. Ancak ne yapmamız gerektiğini biliyoruz. Sayın Kuntz’u genç, modern ve taktiksel olarak en üst seviyede oynama hedefiyle seçtik. O da görevinin bilincinde. Kuntz’a kalitemle ve birikimimle kendisini en iyi şekilde destekleyeceğime söz verdim. İkinci vatanında bu şansı kendisine veriyoruz. Kendisine inanıyoruz. O da bu fırsatı en iyi şekilde değerlendirecektir” şeklinde Kuntz’a olan desteği ve güvenini aktarıyordu.

Dedik ya Hamit Altıntop da eleştirilecekti. Türk futbolunun yaşadığı inişli çıkışlı, istikrarsız yapısına su taşıyan aklı evveller, anında sahne aldı. Çünkü onlar kendi düşüncelerine bile yeri gelip karşı olanlar gibi omurga yoksunuydu. Oysa Hamit Altıntop, Alman futbol veya spor kültürüyle harmanlanmış, federasyon içindeki en genç kişi olarak, belki de üst bir akılın emriyle, yada şu veya bu şekilde taşın altına elini koymuştu. Artık Türk futbolu iç çekişmelerden arınmalı, üç beş dinazorun kısır öngörülerinden kurtulup, çağdaş bir yapısı olmalıydı. Eğitimde bilimsel eksikliğin altını çiziyor ve artık gerçeklerle yüzleşmenin zamanı geldiğini ifade ediyordu.

Belki de basketbol da Hidayet Türkoğlu gibi geleceğin Federasyon Başkanı olarak Almancı vizyonuyla Türk futboluna yarınlara taşıyacak isimlerden biriydi.Hamit Altıntop imza töreninde ayrıca, A Milli Takım’ın son 5 maçta bekleneni veremediğini hatırlatarak yaşanan sıkıntıları analiz etmeye başladıklarını ve bir an önce 2022 FIFA Dünya Kupası Avrupa Elemelerinde Norveç ile yapacakları maça odaklanmaları gerektiğinin altını çizdi.

Stefan Kuntz ile büyük hedeflere ulaşacaklarına inandıklarını vurgulayan Altıntop, “Şenol hocamızla vedalaştıktan sonra 20-25 hocayla görüştüm. Türkiye’nin albenisi çok. Ancak içeriden olmadıkları için Türkiye’mizin eksiklerini görmüyorlar. Bizim için bu gerçekleri kabul etmek ve mücadele etme zamanı. Bunda çok kararlıyız. Önemli olan bizim bu eksikleri görmemiz ve gerçekçi yaklaşmamız. Eğitimde ve bilimde eksikleri görüyoruz. Bunu en kısa zamanda kapatmaya çalışacağız. Kısa vadede hedefimiz Norveç maçı. Milli takımın oynadığı son 5 maçın bir açıklaması yok. Hiçbir zaman bu kadar çaresiz olmadık. Şimdi bunu değiştirme zamanı. Kendi problemlerimizi analiz etmeye başladık. Çözümleri nasıl giderebiliriz ve daha iyi futbol nasıl oynayabiliriz diye araştırmaya başladık. Bundan sonra doğru futbol deyimleriyle doğru mesajı vermek istiyoruz. Kuntz’a her konuda yardımcı olmaya çalışacağız. İnşallah Türk futboluna güzel futbol ve sonuçlarla kararımızın doğru olduğunu ispatlayabiliriz. Medya ilişkilerimiz de daha yoğun olacaktır. Ben de daha fazla sorumluluk alıp sizinle bilgileri paylaşacağım” değerlendirmesinde bulunuyordu.

Ben de işte Avrupalı Türk’ün bakışı diye düşündüm kendimce. En önemlisi de bilim ve eğitim vurgusuydu bence. Hamit Altıntop hakkında konuşanları duyamadan karşısında toplanan gazetecilere dilinin döndüğünce atacakları adımlarla Türkiye’de futbol kültürünü ve sevgisinin artırmaları gerektiğine işaret ediyordu. En önemlisi de, ülkenin genel eksikliği olan eğitim ve bilime işaret ediyordu. Gelelim Kutz’a.

Stefan Kuntz: “Merhaba Türkiye”

Televizyon ekranlarında, kulislerde ahkam kesenler, karşısında fısıltıyla konuşanlara güler yüzlü, heyecanlı ama kendinden emin bir ifadeyle “Merhaba Türkiye” diyen, bu göreve layık görüldüğü için mutlu olduğunu belirten Stefan Kuntz da “Hamit beni aradığında ilk hissettiğim şey gurur oldu.. Hepimiz, tüm gücümüzü toplayıp hızla Norveç maçına hazırlanacağız” şeklinde konuştu..

Alman teknik adam; “Benim için bir tür evime dönmek gibi oldu. Beşiktaş’ta inanılmaz bir yıl geçirdim. Hep Türkiye’den erken ayrıldık diye anlatırım. Aileme Türkiye ile görüşmelerin iyi gittiğini söylediğimde çocuklarım ve eşim ‘Biz de seninle gelebilir miyiz?’ dedi. Bana gösterilen bu inanca çok teşekkür ediyorum. Güç ve pozitif enerji doluyum. Oyuncuların potansiyellerini biliyorum.. Türkiye, her zaman inanılmaz yetenekli futbolcuların yer aldığı bir ülke oldu. Tüm ülkenin bizimle gurur duymasını istiyoruz. Yeniden gururla Türk bayrağına bakarak başarılarımızı kutlayacağız. Oturup zaferlerden bahsetmek keyifli olacaktır” şeklinde ki sözleri ise sanki duyulmuyordu.

En iyi Türk-Alman olmak istiyorum
Soruları da yanıtlayan ve Milli Takımın yeni teknik direktörü; “İyimser bir insanım. Hep pozitif bakış açısıyla yola çıkmamız gerektiğini düşünüyorum. Birkaç yılda Türk halkıyla başarıları kutlamanın ne kadar güzel olduğunu söyleyeceğim. Başarılı bir milli takım antrenörü olmanın yanı sıra en iyi Türk-Alman olmak istiyorum. Kesinlikle Türkçe öğreneceğim. Sizin göstermiş olduğunuzu bu konukseverlik beni sevindiriyor. Günün birinde gitmek istersem, hakkımda daha iyi bir seviyede görüş olduğunda Türkiye’den ayrılmak istiyorum” diyerek belki iyi niyetli, belki nabza göre şerbetini veriyordu.

Kuntz, bizlerin yaşadığı buralarda Almanların yıllardır diline pelesenk olan dil kavramını; “Kesinlikle öğreneceğim hatta sahada aklıma Beşiktaş’ta oynarken kullandığım bazı kelimeler gelecektir” diyerek bakış açısını sergiliyor. Ama en önemlisi bildiği halde konuşmayan ancak İstiklal Marşını söyleyen  ‘İçimizdeki İrlandalılardan’ daha bizden birisi olan Daum’u çağrıştıran sözleri oldu “ En iyi Türk-Alman olmak istiyorum” İşte Kuntz’un o sıcak, samimi, gülen yüzünü en net gösteren görüntüydü. Ama dedik ya ‘ İçimizdeki İrlandalılar bunu nasıl kabul edecek. Bunu da zaman gösterecek.

Kuntz aynı içten ve samimi düşünceyle “Hamit’in bana yardımcı olacağına eminim. Teknik ekibimde ana dili Türkçe olan birini tercih ederim. Dört isim var. Bunlar üzerine odaklanıyoruz. Bilimsel yöntemleri Türk futboluna kazandırmak istiyoruz. Yurt dışından belli bazı katkılar da alacağız” mesajları da tatminkar olmadı.

Çünkü birleşemediğimiz noktada Kuntz nasıl başaracak bilemiyorum. Ama o “Birlik oluşturmak istiyoruz. Takım ruhunu geliştirecek ve oyuncularla bir bağ kurmak istiyorum” diye konuştu. Bakalım o olmayan ülke futbol kültürü penceresinden sadece taraftar gibi bakan, futbolun sözde ulemaları bu birlik beraberlik sözüne nasıl bakacak tahmin etmek hiç te zor değil..  

Zira daha başlamadan Kuntz’un aldığı maaş, hatta kovulursa ne kadar tazminat alacağı gündem oldu. Çünkü bu insanlar, başarısızlık ve para üzerine kurgulanan hayatların tazminat en önemli sorusuydu. Neyse ki hafta arasına sıkıştırılan maçların kısır gündemi ve hakem tartışmaları gündemi bir süre değiştiriyordu. Dileriz geçmişte ülke futboluna çok önemli katkılar sunan Derwal ve Piontek gibi katkı sunar ve bizde Kuntz’un başarısını takdirle konuşuruz..

Fotoğraflar: Türkiye Futbol Federasyonu

 

İlk yorum yapan olun

Bir yanıt bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*