UĞUR MUMCU VE MUHARREM ORUCU

Münir Bağrıaçık / DieGazete.de

Merkezi Frankfurt’ta bulunan Avrupa Türk Gazeteciler Birliği ATGB Berlin Temsilciliği’nin gelenekselleşen aylık mesleki toplantısı bu kez Berlin Cemevi’nde gerçekleşti. Kurumsallaşma çalışmaları kapsamında Cemevi’ni ziyaret eden gazeteciler, Türkiye’de araştırmacı gazeteciliğin en önemli ismi Uğur Mumcu’yu doğum gününde andı. ATGB Berlin Temsilciliği toplantılarının önemli bir gündem maddesi gerek medyadan gerekse toplum içinde düşünce ve kanaat önderliği yapan isimlerin medya ile buluşmasıydı. Bu kişilerin medya ile olan ilişkilerini ve anılarını paylaştığı “Medyanın Canlı Tanıkları” bölümünün bu ayki konuğu da Berlin Alevi Toplumu – Cemevi Başkanı Dr. Yüksel Özdemir oldu. Dr. Yüksel Özdemir, Cemevi’nin oluşumu, toplumsal ve inanç açısından önemini ve medya ile olan ilişkilerini anlattığı toplantının ardından Berlinli gazetecileri Cemevi’nin büyük salonuna davet etti. Gazeteciler Cemevi’nin büyük salonunda Muharrem orucunu açan Alevi canlarla birlikte olup sohbet etti.

Cemevi Başkanı Dr. Yüksel Özdemir, içinde bulunduğumuz Muharrem ayının ve orucunun Aleviler için ne anlama geldiğini ve 250. sayıya ulaşan Alevilerin Sesi Dergisi’nden YOL.TV’ye medya ile ilgili anılarını, Berlin Cemevi dahil Almanya Alevi teşkilatlanmasındaki dernekçilik çalışmalarını ATGB mensuplarıyla paylaştı.

“BİZİM İÇİN MUHARREM AYI, ON İKİ İMAMDAN ÇOK PİR SULTAN, NESİMİ, HALLAC-I MANSUR DEMEKTİR”

Berlin ve Almanya’daki örgütlenmenin, Alevilerin sesini duyurmasının ve içinde yaşadığı toplumda varlığını tartışılmaz hale getirdiğinin altını çizen Başkan Dr. Yüksel Özdemir “Özellikle Sivas katliamından sonra Aleviler ‘artık yeter’ dedi. Gerçek anlamda Avrupa örgütlenmesi de bu süreçte başladı diyebiliriz” dedi. Aleviliğin İslam’ın içindeki bir mezhepten ziyade bir inanç biçimi olduğunu savunan Dr. Yüksel Özdemir, Anadolu Aleviliğinin İslam’dan çok, inanç temellerinin daha önce var olan kadim dinlere dayandığını belirtti. Bu düşüncesini diğer dinlerde bulunan ve Alevilik ile örtüşen sembol ve uygulamalara dayandıran Berlin Cemevi Başkanı Özdemir, şunları söyledi: “Aleviliğin Anadolu’da var olabilmek için, İslam’ın içinden sembol isimler seçtiğini ve ezilenlerin yanında olma prensibinden hareket ettiğini görüyoruz. Bunu da Hz. Ali, onun aile efradı ve on iki imam ile özdeşleştirdiğini görüyoruz. Zaman içinde bu tercihlerin yerleşmesiyle de gerçek inançları arasında kafa karışıklığı yarattığı ifade edebiliriz. Örneğin Alevilerin olmazsa olmazlarından biri tek eşliliktir. Bunun aksi durum yol düşkünlüğüdür. Ama şunu biliyoruz ki, yaşamış olan on iki imamın hepsi çok eşliydi. Sırf bu özellikleriyle bile Anadolu Aleviliği’nin içine girme şansları yok. Biz Muharrem ayında yas tutuyor ve on iki imam orucu tutuyoruz. Bu aslında asimilasyonun bir neticesidir. Biz Aleviler için Muharrem ayı, on iki imamdan çok, Kerbela, Kerbela’da Pir Hüseyin’in katledilmesi demektir. Kerbela haksızlıklar karşısında, mazlumdan yana zalime bir başkaldırıdır. Bu uğurda bugüne kadar ser verip haklı davasından dönmeyen Pir Hüseyin, Hallac-ı Mansur, Seyit Nesimi, Şeyh Bedrettin, Pir Sultan Abdal gibi Alevi pir ve ozanlarının yası, Pir Hüseyin’in duruşu demektir. Diğer yandan Şii inancından ayrıldığımız çok husus var. Bu nedenle Anadolu Aleviliği doğuda İran, Yavuz ile birlikte de Anadolu’da çok baskı, asimilasyon ve zulüm gördü. Bu noktada kendini ifade etmek adına örgütlenme çok önemli. Bunun temelini de Hünkar Hacı Bektaş Veli’nin ‘Bir olmak, iri olmak ve diri olmak’ sözlerine dayandırabiliriz.”

“MEDYA ARACILIĞIYLA DÜNYADAKİ ALEVİLER BİRBİRLERİYLE BAĞLANTIYA GEÇEBİLDİLER”

Alevilerin ve Cemevi’nin medya ilişkilerine, Alevi teşkilatlanmasında medyanın rolüne de değinen Dr. Yüksel Özdemir, Almanya’ya geldiği ilk yıllarda kendisinin de katkı sağladığı “Al Gül” dergisi ve açık kanalda yayın yapan “Al Canlar TV” programı sayesinde Alevi canlara ulaşma olanağı bulduklarını ve bu sayede bir kampanya başlattıklarını belirtti. Ulusal medyada zamanın Milliyet gazetesi ile de iyi ilişkiler içinde olduklarını dile getiren Dr. Özdemir, şöyle devam etti: “Medyanın da desteğiyle bu kampanya sayesinde bir Cemevi için girişim başlattık. Toplanan bağışlarla da geçmişte kilise olan bugünkü Cemevi binasını satın alabildik ve bugünkü faaliyetlerimizi yürütebilme olanağımız oldu. Bu noktada 250. sayıya ulaşan ‘Alevilerin Sesi Dergisi’ ile uzun soluklu, kesintisiz bir şekilde Alevi canların bilgilendirilmesinin önü açıldı. Özellikle YOL.TV’nin uydudan yayınıyla da dünyanın farklı yerlerinde yaşayan Aleviler de gelişmelerden haberdar oldu ve birbirleriyle bağlantıya geçti. Örneğin Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin ilk Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş’ın Alevi olduğunu öğrenmek de YOL.TV’nin katkıları sayesinde oldu. Bu sayede KKTC ile karşılıklı heyet ziyaretlerinde bulunduk. Aynı şekilde Balkanlardan Avustralya’ya kadar insanımıza ulaşma olanağımız oldu.”

“MUMCU, DÜRÜST VE KORKUSUZ DURUŞUYLA GAZETECİLERİN PİRİDİR”

Uğur Mumcu’nun dürüst ve korkusuz duruşuyla “Gazetecilerin Piri” olduğunu bildiren gazetecilerin bu görüşünü desteklediğini söyleyen Berlin Alevi Toplumu – Cemevi Başkanı Dr. Yüksel Özdemir, “Uğur Mumcu ilkeli, dürüst, saygın bir duruşa sahipti. İnandığı ilkeler uğruna bedel ödemiş, Nesimi, Pir Sultan gibi Uğur Mumcu da Aleviler nezdinde özel ve kutsal kabul edilir. Katledilmesi hem Türkiye Cumhuriyeti, hem demokrasi hem de toplumsal barış için büyük kayıp oldu” şeklinde görüş belirtti.

GAZETECİLER UĞUR MUMCU İLE OLAN ANILARINI PAYLAŞTI

Toplantının özellikle Uğur Mumcu’nun doğum gününe denk getirildiğini, diğer yandan Muharrem ayı nedeniyle Cemevi’nde gerçekleştiğini belirten ATGB Berlin Temsilcisi Ali Yıldırım, Uğur Mumcu’nun gazeteci olarak gerçeği vicdani bir şekilde arayıp, korkusuzca yansıtan sembol bir isim olduğunu söyledi. Yıldırım, “Mumcu, ‘Kulaktan dolma bilgilerle, kahve dedikodularıyla düşünmeye alıştırılan toplum yavaş yavaş içinden çürür’ diyor. Bunun olmaması için toplumun sağlıklı haber almaya ihtiyacı var. Bunun için de mesleğinin önemini, anlamını idrak etmiş gazeteciler gerekiyor. Uğur Mumcu bu yoldaki gazeteciler için bir örnek, bir öncü, bir pusula” şeklinde konuştu.

Uğur Mumcu ile ölümünden kısa bir süre önce Berlin’de Halkçı Devrimci federasyonu HDF’nin genel kurulu vesilesi ile bir araya geldiklerini de aktaran Ali Yıldırım sözlerini şöyle sürdürdü: “Toplantıdaki konuşmasını kamerayla ben çekmiştim, Ekim 1992’de. Üç ay sonra 24 Ocak 1993’te da alçakça bir saldırıda Uğur Mumcu’yu kaybettik. Bir süre sonra televizyon yayın lisansı aldım, AYPA.TV olarak yayına başladık ve 27 Şubat 1993 tarihindeki ilk yayınımızda Uğur Mumcu’nun 3 ay önceki tarihi Berlin konuşmasını yayınladık. İzleyicilerimize nasıl bir gazetecilik yapacağımızı daha ilk yayında göstermeye çalıştık. Gazeteci olarak Uğur Mumcu bizim için örnek aldığımız bir kilometre taşıydı.”

ATGB Berlin Temsilcisi Ali Yıldırım, Mumcu’nun ölümünün ardından bir grup Alman liseli tercüman arkadaşıyla beraber Uğur Mumcu’nun hatırasını yaşatmak ve onu Almanya’da Alman okuyucuya da tanıtmak, yayınevlerinin dikkatini Uğur Mumcu’ya çekmek için, eserlerinden bazı bölümleri Almancaya çevirmeye karar verdiklerini anlattı. Bunun için Mumcu’nun kitaplarını basan eşi Güldal Mumcu ile çocukları Özgür ve Özge Mumcu tarafından kurulan um:ag Uğur Mumcu Araştırmacı Gazeteciler Vakfı’na başvurduklarını belirten Yıldırım, vakfın kendilerine Uğur Mumcu’nun kitapların özeti ve aralarında Aziz Nesin, Emin Çölaşan ve Server Tanilli gibi isimler tarafından kaleme alınmış tanıtım metinleri şeklindeki bir çalışmayı ilettiğini söyledi. Ali Yıldırım, arkadaşları Ömer Tulgan ve Bülent Yener ile gönüllü olarak bu çalışmayı Almancaya kazandırdıklarını, um:ag Vakfı’nın da bu metni kitaplaştırması sonrasında Uğur Mumcu ve eserlerinin Alman okurlar tarafından da tanınmasına katkı sağladıklarından dolayı duyduğu memnuniyeti dile getirdi.

DieGazete.de muhabiri Münir Bağrıaçık da Uğur Mumcu’nun kendisinin meslek hayatında yol gösterici bir isim olduğunu belirtti ve onunla nasıl tanıştığını, Milliyet’in Ankara Bürosu’nda 3 aylık kısa bir süre olsa da birlikte çalıştıkları dönemde diyaloglarını, katledilmesi sırasında duyduğu üzüntüyü ve cenaze töreninde çektiği fotoğrafları anlattı.


Fotoğraflar: Münir Bağrıaçık, Hüseyin İşlek, Süleyman Selçuk, um:ag ve AYPA

İlk yorum yapan olun

Bir yanıt bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*